15 Eylül 2014 Pazartesi

Yeşil Oteller

10 Seçilmiş Sürdürülebilir Otel Örneği

 

 

ORTAK YAŞAMIN MÜKEMMEL BİR GÖSTERGESİ, TREE SNAKE HOUSES

 

























Pedras Salgadas Park projesinin yanı sıra ağaç ev fantazisini yeniden yaratacak bir obje tasarlama fikrini ortaya atan mimarlar Luís Rebelo de Andrade and Tiago Rebelo de Andrade, modüler sistem şirketi ile birlikte Tree Snake Houses projesini hayata geçirmiş. Projenin ana fikri; dikeylikten ve modüler yapı ile ilişkili önceden belirlenmiş kavramlardan uzakta bir nesneye ulaşmak.. Kayrak taşı ve ahşap ile parkın karakteristik tasarımıyla bütünleşen bu ağaç evler, ağaçlar arasında süzülen bir yılan izlenimi uyandırarak vahşi bir hayvan gibi aniden önünüze çıkabilir. Snake Houses’da kullanılan doğal malzemelerin doğru entegrasyonu asırlık parka görünmezliği bahşederken; ev ile park arasındaki uyum, ortak yaşamın mükemmel bir göstergesi olarak içinizde bir anlık da olsa doğaya bağlılık duygusu yaşatıyor...
 

 

OTEL KAVRAMINI TERSİNE ÇEVİREN BİR KONSEPT

Otel Droog, tasarım stüdyosu Droog tarafından Amsterdam’da yapılan yeni bir otel ve konukseverlik kavramını yeniden sorguluyor. Misafirperver duvarları içerisinde Amsterdam ziyaretçilerine yeni deneyimler kazandırmayı hedefleyen Hotel Droog, 17. yüzyıldan kalma bir binanın kalbinde 700 m2’lik yeni bir kültür evi...
“Otel kavramını tersine çeviren bir konsept” olarak tanımlıyor oteli Droog Design. Hotel Droog, seyahat edenlerin dinlenmek için konaklama durağı olarak tasarlanmış olsa da sunduğu pek çok aktiviteyle bu kavramı tersine çeviriyor. Otelin küratörlüğünde insanlar kenti deneyimleyebiliyor, kültürel deneyimlerini paylaşabiliyorlar.
Droog küratörleri veya davetli küratörler tarafından hazırlanan moda, sanat ve tasarım sergileri ile özel atölye çalışmaları otelin 160 m2’lik galerisinde gerçekleştiriliyor. Böylece misafirlerine farklı deneyimler de yaşatan Hotel Droog, Masal Bahçe’sinde de huzur ve keyif dolu bir dinlence sunuyor konuklarına...
Fransız Tasarımcılar Claude Pasquer ve Corinne Détroyat tarafından tasarlanan Masal Bahçe, bahçe içinde geliştirilen bir eko sistem ve biyolojik çeşitliliğin bir sığınak gibi avluya dönüşmüş hali...
 

 

ALENTEJO’NUN ORTAÇAĞ KÖYLERİNDEN ESİNLENİLEN OTEL

Portekizli Mimar José Carlos Cruz; dünyanın ilk mantar kaplı otelini, Portekiz’in Alentejo bölgesinde inşa ettiğini iddia ediyor. Zeytin ve mantar ağaçları arasında yer alan bölgede inşa edilen ve iç mimari tasarımı da Jose Carlos Cruz ve tasarım ekibine ait olan Ecork Otel’in ana binasının duvarları mantar kaplı.
Tasarım ekibinin mantar tercih etmesinin sebebinin; “mantarın hem yüksek yalıtım özelliği taşıması hem de kolay ulaşılır olması” olduğunu açıklayan José Carlos Cruz, otelin genel tasarımında Alentejo’nun ortaçağ köylerinden esinlenmiş.
Ecork Otel, adeta bir kale gibi konumlandırılan ana binası ve etrafına dizilmiş beyaz evleriyle yalın bir tasarıma sahip. Otelin dışa bakan küçük açıklıklarla kaplı binalarında ise Portekiz ve Arap mimarisinden esinlenilmiş. Bütün hizmet birimlerinin bir binada toplandığı tasarımda bungalovlar, ana binanın çevresine yerleştirilerek binaların ortasında büyük bir avlu oluşturulmuş. Binaların ortasında oluşturulan bu büyük avlu ve binaların dizilişi sayesinde oluşan rüzgar ve hava sirkülasyonu ile enerji tasarrufu sağlanan otelin mantar kaplaması ise ısıya karşı koruma sağlıyor.
Tasarımcı; konukların Alentejo Manzarası’nın tamamını görebilmeleri için açık havuzu ve barı binanın çatısına konumlandırmış. Suit odalardan oluşan 56 Bungalovu ile Ecork, SPA, sağlık kulübü, spor salonu, restoranı, barı, konferans salonları ve açık havuzu olan çevre dostu bir otel…
 

 

MORFOJENİK ALANLARIN OLUŞTURULDUĞU OTEL...

Ecohotel “Friend House”, Dnepropertrovsk’e 30 km uzaklıktaki Orel Nehri kıyısında konumlanmış. Ormanlık bölgede tatil beldesi olarak ayrılan 3 hektarlık arsa üzerine konumlandırılan otel tek katlı binalar grubudan oluşuyor ve etrafı yaban hayat ile çevrili...
Orel Nehri kıyısında yaban hayat ile içiçe olan bu arazide Mimar, tasarıma başlamadan önce detaylı bir ekolojik araştırma yapmış. Bölgenin ekolojisiyle bütünleşen malzemelerin tercih edildiği bu tek katlı binaların iskeleti ağaç ve doğal taştan, yapısal kirişlerin bazıları ise ağaçların kendileri... Kil ve kamıştan yapılan binalara perfore edilerek açılan penceler ile saz kaplı çatılar sayesinde hem izolasyon sorunu çözülmüş hem de doğal ışığın girmesine izin verilmiş. İç mekan tasarımında kullanılan organik şekiller de etrafındaki yaban hayat ile uyum içinde.

Orman ve nehrin adeta bir eko kabuk gibi çevrelediği ve doğal peyzajın içinde morfojenik alanların oluşturuluduğu EcoHotel “Friend House”un tasarımındaki bütünselliği ve sürdürülebilirlik hassasiyetini kullanılan yerel malzemelerde ve tüm mobilya detaylarında görmek mümkün.
 

 

ECO-FRIENDLY KABİNLER ENDÉMICO HOTEL

Meksika’da Baja California’nın kalbinde tenha bir tepede kayalar arasında uzanıyor Endémico Hotel. İspanyolca’da ‘endemik’ anlamına gelen Endemico, Meksika’nın önde gelen şarap bölgelerinden birinde, yalın çöl ve yemyeşil üzüm bağlarının arasında konumlanmış.
Tasarımını Meksikalı mimarlar “Gracia Studio”nun yaptığı Endémico Hotel’in çevre dostu kabinleri bölgede yaşayan yerel esnaf içinden özenle seçilen bir ekip tarafından inşa edilmiş. Endémico Hotel, doğal peyzaj üzerindeki etkileri en aza indirmek amacıyla çelik ayaklarla havaya kaldırılan 20 lüks kabinden oluşuyor...
Üst üste bindirilmiş korten çelik panellerle giydirilen kabinlerin dış duvarları ve eğimli çatısı ise eski görünümlü oluklu panellerle kaplanmış.
Doğal peyzajının organik güzelliğine duyduğu saygıyı vurgulayan tasarımıyla dikkat çeken kabinlerin her birinde bir ebeveyn yatak odası bulunuyor ve her kabin küçük bir ahşap güverteye açılıyor...
 

 

BÜYÜK AĞAÇLARIN GÖVDELERİ ARASINDAKİ ECO RESORT

Portekiz’deki Parque de Pedras Salgadas’ın yeni Eco Resort’u etrafını çevreleyen olağanüstü doğası ile mükemmel bir uyum içinde olan yedi küçük ev dizisinden oluşuyor.
Parkın içinde ayrılan özel yerlere konumlandırılan tesis, çevresine uyum sağlaması amacıyla esnek bir yapıda modüler prefabrik sistem olarak Luís Rebelo de Andrade & Diogo Aguiar tarafından tasarlanmış. Üç aynı modülün farklı kombinasyonlarından oluşan evlerde yatak odası, banyo, yaşam alanı ve giriş bölümleri bulunuyor. Büyük ağaçların gövdeleri arasındaki boş alanlara akıllıca yerleştirilen bu evler doğa ile farklı morfoloji ve farklı diyaloglar oluşturarak eşsiz, özel ve görülmeye değer bir ortam yaratıyor...
Evlerin eğimli çatıları parkın sınır hatlarına yapılan müdahaleyi yeniden tanımlayarak karakterize ederken, tasarımdaki boş köşeler ise evin yapısal mantığı ile çelişse de evin içinde park illüzyonları yaratarak yaşayan doğa resimlerini çerçeveliyor...
Yerel inşaat geleneklerine göre kayrak taşı ile kaplanan evlerin önündeki ahşap çıtalı balkonlar ise mükemmel dinlenme boşlukları oluşturarak yaşayanları doğa ile bütünleştiriyor...
 

 

KIVRIMLI TERASLARIN ORTASINA GİZLENEN BİNALAR... 9 SPA HOTEL

Kayaların tepesinden yokuş aşağı inen önemli bir bölgeye konumlandırılan 9 Spa Hotel, adından da anlaşılacağı gibi dokuz evden, kaplıcalar, çamur ve mineral banyolardan oluşan butik bir spa oteli.
Kayaların tepesine doğru uzanan kıvrımlı terasların ortasına gizlenen binalar tamamen yerel malzemeler ve yapım teknikleri ile inşa edilmiş. 90 köy duvar ustası, bölgedeki marangozlar ve zanaatkarların geleneksek proje yönetimiyle 9 ayda inşa ettiği proje, ahşap, taş ve hindistan cevizi yaprakları kombinasyonu olarak tasarlanmış.
Evlerin belirli aralıklarla farklı açılarda yerleştirilerek her ev için ayrı bir hol oluşturulmasının sebebi; hem dağdan gelen yağmur suyunun kolayca akmasını sağlamak hem de doğal havalandırma yapmak... Ayrıca binalara ayrı bir estetik görünüm kazandırmak amacıyla ahşap yapı üstüne oturtulan çatı 3 tabakadan oluşuyor: Tavana estetik bir görünüm kazandırmak ve tüm kirişleri birbirine bağlamak amacıyla 20mm kalınlığındaki ahşap paneller birinci tabakayı oluştururken, su geçirmez membran ikinci ve 30mm kalınlığındaki hindistan cevizi yaprakları son tabakayı oluşturuyor.
 

 

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE İŞÇİLİK GELENEĞİNE ODAKLANAN TASARIM...

Dünya’nın en büyük ayakkabı şirketlerinden biri olan Ecco’nun özel gereksinimleri için iddialı bir şekilde inşa ettiği Ecco’s Hotel, Dissing + Weitling Architecture tasarımı... Ecco vizyonunun doğal bir parçası olacak şekilde hayata geçirilen Ecco’s Hotel, yenilikçi yeşil bir proje...
Kendi çalışanları ve yabancı misafirleri için planlanan bu proje 50 otel odası, showroomlar ve deneyimleme odalarından oluşuyor. Dissing+Weitling, tüm mimari özellikleri ile Ecco’nun temel değerlerini ifade edecek bir proje tasarladı. Tasarımında sürdürülebilirlik, küresellik ve işçilik geleneğine odaklanan Dissing+Weitling, malzeme seçiminde de doğal ürünleri tercih ederek Ecco felsefesini yansıtıyor. Zeminde kauçuk ve parke, duvarlarda ahşap ve beton kullanılırken otel odalarındaki aydınlatma elemanları ise Ecco çalışanları tarafından dikilmiş deri malzemler kaplı. Tasarımda mevcut alan en iyi şekilde kullanılarak azaltılan yüzey alanı sayesinde ısı kayıplarını minimize ediyor. Böylece Ecco’s Hotel, jeotermal ısıtma / soğutma ve güneş enerjisi kullanımı sayesinde de enerji üreten bir PlusEnergy bina olarak sınıflandırılabiliyor...
 

 

DOĞAL VE BİR O KADAR DA ZAMANSIZ OTEL

Amanrüya Bodrum Otel’i Akdeniz çam ormanları ve eski zeytin bahçeleri ile çevrili... Bölgenin geleneksel mimari ve inşaat yöntemlerinden esinlenerek inşa edilen otel, nefes kesen manzarası, doğal dekorasyonu, teras ve avluları ile bir yandan lüks duygusu yaşatırken bir yandan da bulunduğu köyün samimi ve organik atmosferini yansıtıyor.
Akdeniz ve Osmanlı mimari tasarımını doğal bir çerçevede saygıyla birleştiren otelin duvarlarında doğal taş, mobilyalarında, pencere ve kapı sistemlerinde akaju ağacı, zemin kaplamalarında beyaz Türk mermeri ile iç duvarlarında el oyma taş gibi yerel malzemeler kullanılmış. Çağdaş görünümüyle doğal ve bir o kadar da zamansız...
 

 

KAPADOKYA’YA AÇILAN BÜYÜLEYİCİ BİR KAPI, ARGOS IN CAPPADOCIA

Erciyes ve Hasandağı’nın püskürttüğü lavlar ve küllerden doğan ve Kapadokya’nın en yüksek yerleşim yerlerinden biri olan Uçhisar, bölgenin zirvesi, Kapadokya’ya açılan büyüleyici bir kapı... Kapadokya platosuna hâkim, Başhisar ve Ortahisar’a yukarıdan bakan Uçhisar evleri, konakları, yer altı tünelleri, kiliseleri, manastırları ve görkemli Uçhisar Kalesi ile Uçhisar tarihi bir miras...
Argos, adeta Uçhisar köyünün tepesine tünemiş bir otel. Antik kalıntılar, binlerce yıllık manastır yerleşkesi, buna bağlı mağaralar, yer altı tünelleri ve tarihi evlerden oluşan kalıntıların titiz restorasyonuyla hayata geçirilen otel antik ve çağdaş stillerle bir füzyon olarak tasarlanmış.
Uçhisar Kalesi’nin eteklerinden Güvercinlik Vadisi’ne, uçsuz bucaksız platolara ve heybetli Erciyes Dağı’na uzanan eşsiz manzarasını her odada, her konakta bir başka açı ile izlemek mümkün olan otelde taş ve ahşabın zamansız dokusunu hissediyorsunuz... 


Park Royal Oteli

PARKROYAL Oteli, Singapur

“Mimarlar, kente yeşil bir jest yapabilirler.”
Singapur merkezli Woha Architects çok uzun zamandır nihai ‘yeşil kent’ savunucusu olarak tanınırlar ki onlar için önemli olan kentin vahşi gibi bırakılmış olmasındansa daha fazla bitkiden oluşmuş olması...
Woha, Parkroyal’i ‘bahçe gibi bir otel’ olarak tasarlamış. Frangipani ve palmiye ağaçlarını destekleyen bol dökümlü bir sargı gibi tropikal bitkilerle düzgün silüetli muazzam gök bahçeler oluşturularak, her dört katta bir misafir odalarının arasındaki kolonlarla desteklenmiş.
Singapur’un son dönem mimarisi - özellikle şehir merkezi ve etrafında - jenerikten başka bir şey değil; iklim ve kültür farklılıkları gözetilmeksizin dünyanın herhangi bir yerinde görülebileceğiniz yapılar. 

Oysa mimari anonimdeki denge, bir dizi faktörü içinde barındırmasına rağmen yenilikçi tropikal bir şehri göz ardı etmiştir. Woha ise bu projesiyle Singapur’un modern silüetinin yersiz mülayimliğine aldırış etmeksizin kentin konumunu benzersiz bir ifade ile yeniden yorumlamıştır.
“Mimarlar, kente yeşil bir jest yapabilirler” diyor Woha ve Asyalı şehirlerin topluluk hissi veren mimarisinin kendine özgülüğünü ve vizyonunu yeniden canlandırmayı arzuladıklarını belirtiyor. Mimarisi temelde organik ama değişken geometrisinin amacının büyük olduğunu söylüyor.
Woha projeji şöyle tanımlıyor, “Bu sıradışı bahçe gibi bina konsepti idealize edilmiş bir yeşil şehir. Kentin cadde ölçeğini yeniden tasarlamayı istedik ve böylece insanlar caddeden geçerken ilginç ayrıntıları yakalayabilirler. Ayrıca şehirdeki bina kütlelerinin genel silüetini bahçe temalı estetik bir yapı ile önleyebileceğimizi düşündük.”











Resimler: Google